- tıkanmak
- asêbûn--------ritimîn--------xetimîn--------xitimîn
Türk-Kürt Sözlük. 2013.
Türk-Kürt Sözlük. 2013.
tıkanmak — nsz 1) Tıkama işine konu olmak Lavabo tıkandı. 2) İştahı kalmayıp yemek yiyememek 3) Soluk alamamak, soluğu kesilmek Hâlâ tıkanmış, boğulmuş gibi kesik kesik nefes alan Lale ye bir kere daha baktı. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
göğsü daralmak (veya tıkanmak) — 1) güçlükle nefes almak 2) mec. içi sıkılmak Öteden beri yola yüzü yoktu. Hele yokuşları karşıdan gördüğü vakit göğsü tıkanırdı. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüreği boğazına tıkanmak — sıkılmak, üzülmek, dertlenmek Yüreğim boğazıma tıkanmış bir hâlde, bu basit, bu aşağılık konuşmaları dinliyorum. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
boğazına bir yumruk tıkanmak (veya gelip oturmak) — konuşamaz olmak, sesi çıkmamak Babasının adı anılınca Ferit in boğazına bir yumruk tıkandı. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüreği sıkışmak (veya tıkanmak) — 1) kalp atışları düzensiz olmak, sıkıntı duymak 2) mec. bir meseleden dolayı aşırı üzülmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
bekinmek — nsz, hlk. 1) İnat etmek, direnmek 2) Kapanmak, tıkanmak Gaz ocağının deliği bekinmiş, açılmıyor … Çağatay Osmanlı Sözlük
pekişmek — nsz 1) Sertleşmek, katılaşmak 2) Sıkışmak, tıkanmak 3) mec. Güçlenmek, artmak, çoğalmak, kuvvetlenmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
stent — is., di, tıp, İng. stent Tıkanmak üzere olan damarın içine konan araç … Çağatay Osmanlı Sözlük
tapalanmak — nsz Tapa ile tıkanmak, tıpalanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
tıkanma — is. Tıkanmak işi … Çağatay Osmanlı Sözlük
uğunmak — nsz, hlk. 1) Büyük bir üzüntü veya acıdan kıvranmak, soluğu tıkanmak, ağlaya ağlaya bayılmak 2) İsteksiz davranmak, savsaklamak Gönülsüz yazıyorum. İstemediğim için, çevresinde dolanıp uğunuyorum. N. Meriç … Çağatay Osmanlı Sözlük